Böyle akarsu gibi yazılarda ne buluyorum? En kısa cevabı: Kendimi. Benim kafam da biraz böyle çalışıyor. İyi şeyler söylediğimde iyi şeyler söylemeyi planlamıyorum. Kötü şeyler söylediğimde kötü şeyler söylemek elimde olmuyor. Kastettiğim edebiyat. Yok bu iddialı oldu. Kastettiğim hepinizin içinde akan o düşünsel nehir. Nehir de mi iddialı? O halde şöyle yapalım: İçimde bir oluk var. Ve beyaz sayfanın karşısına geçtiğimde o oluğun önündeki kapağı kaldırmış oluyorum. Cümleler akmaya başlıyorlar. Derdim de onlarla beraber akıyor. Ne tuhaf! Derdimi bir kez bile anmıyorum.
Akarken onlara engel olmuyorum. Hatta yetişmeye çalışıyorum. Ve böylece bir yazı(msı) ortaya çıkıyor. Şimdi bu yazının ne kadarı benim? Hepsi mi? Hiçbiri mi? Ne kadarı? Nasıl 'hepsi' diyebilirim? Başlarken ne yazacağım bile aklımda olmuyor. Bir planla oturmuş değilim. Birşeyin sahibi, sahip olduğu şeyi, bilmez mi? Sahip olmak da planlı bir eylem değil midir? Ben bilmiyorum. Bilmiyorsam sahibi değilim. Sahiplik ve bilmek arasında böyle bir bağlantı var.
Belki bilmek ile sevmek arasında kurulan ilgi de biraz bununla alakalı. Sen birşeyi seviyorsan onun neyi sevdiğini de bilirsin. Çünkü sevmek, eğer sevilenin mülkü olunmak istenmiyorsa, sahip olmayı da peşinde sürükler. Birşeyi ya sahibi olarak severiz yahut da onun tarafından mülk alınarak sevgilisi oluruz. İkisi de sevmektir.
Ancak birincisinde bilmek senin işindir. İkincisinde bilinmek senin rahatındır. Belki en fazla bilindiğinin farkındalığını göstermen gerekir. Bilen de bildiğinin bilinmesini ister. Bilindiğini bildiğini bildirirsin. En kolay yolu: "Teşekkür ederim." Hem bilmek hem bilinmek. İkisine de sahip olmak güç. Bir yerde görev paylaşımı yapmak zorunda kalıyorsun. Eğer bilinen sensen kontrol diğerinde demektir. Eğer bilen sensen kontrol sende demektir.
Böylece en küçük birliktelikte bile roller paylaşılır. Güçlü olduğunu düşünen sorumluluk alarak kendisini zayıflatır. Birisi öne geçer. Ona bu gücü veren bilmek gösterdiği dirayet ve dikkattir. Birisi rahat eder. Ona bu huzuru veren zayıflığının farkındalığıdır. Zayıf olmak ne lezzetli bir iştir, bilmezsin. Güçlü olmak ne zordur, görmezsin. Daha da tuhafı: Bunu güçlü de görmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder